Konu Bilgileri
Konu: HASIR ALTI EDİLEN GERÇEKLER SAYFA 3 Yazar: iklim
Okunma: 2656 Yorum: 0
Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi
Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 0/5 - 0 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5

iklim 03-27-2017, 13:56   
#1
#1
***
[Resim: izmir-suikasti-istiklal-mahkemesi-adalet...=490&h=383]
Adliye Vekili Hacı Mehmet Efendi
***
[Resim: izmir-suikasti-istiklal-mahkemesi-cavid-...=490&h=385]
Eski Maliye Bakanı Cavid Bey
***
[Resim: izmir-suikasti-istiklal-mahkemesi-cafer-...=480&h=374]
Cafer Tayyar Paşa
***
[Resim: izmir-suikasti-istiklal-mahkemesi-kara-k...=490&h=382]
Eski Gıda Bakanı Kara Kemal
***
[Resim: izmir-suikasti-istiklal-mahkemesi-ismail...=450&h=612]
Istanbul milletvekili Ismail Canbulat
***
[Resim: izmir-suikasti-istiklal-mahkemesi-ayici-...=463&h=482]
Eskişehir milletvekili Ayıcı Arif
Çocukların gözü önünde kurban kesmeyin diyen kemalistler, ATA’larının sokak ortasında “insan” astığından habersizler anlaşılan
***
[Resim: izmir-suikasti-eski-egitim-bakani-hafiz-...=490&h=462]
Eski Eğitim Bakanı Hafız Mehmet
***
Izmir Suikasti ile ilgili gerçekleri bu mahkemede idam ile yargılanan Kazım Karabekir’in damadı Prof. Dr. Faruk Özerengin’den dinleyelim. Sayın Özerengin Kayınpederinden ve bu hadiseyi yaşayanlardan duyduklarını şöyle anlatıyor:
“… Ziya Hurşit isminde o tarihte CHP’den Lazistan Mebusu olan zat, Mustafa Kemal Paşa’ya müthiş düşman. Hatta onu öldürmek için fırsat arıyor. Kabadayı gibi bir adammış. Ve bu adamın aklı fikri Mustafa Kemal paşa’yı bir yerde sıkıştırıp temizlemek. Bu fikri mebuslar arasında duyuluyor. Hatta mecliste kara tahtaya bile yazmış adam:
“Bir millet ki putunu kendi yapar, kendi tapar.”
Dolayısıyla bunun şununla bununla temasları falan gözaltına alınıp takip edilmeye başlanıyor. Hareketleri adım adım takip ediliyor ve Mustafa Kemal Paşa’ya, Hurşit’in bir suikast tertipleyeceği meydana çıkıyor. O zamanki Ankara valisi hadiseleri gün gün biliyor.
Bu sırada söz ajandan açıldı. Sarı Efe Edip, Kâzım Özalp’ın çiftliğinde baş kâhya imiş. Ve bu Sarı Efe Edip’te Ankara’da Kâzım Özalp’ın adamı olarak çalışıyor. Onların bir nevi ispiyonculuğunu yapıyor. Sarı Efe Edip’i ne yapıp edip bu işin içine ajan olarak sızdırıyorlar. Ondan sonra suikast tertipleri başlıyor.”
Faruk Bey’in hatıralarında suikast ile ilgili asıl bundan sonra verdiği bilgiler çok ilginç ve suikaste niye temiz insanların isimleri bulaştırıldığı hakkında bize bilgiler veriyor.
Okumaya devam:
“… Sarı Efe Edip verdiği ifadelerde temizlenmesi ve ortadan kaldırılması gereken kişilerin isimlerini bu suikast işine bulaştırıyor. Falan da vardı, filan da vardı. O onunla gizli gizli şurada konuşmuştu… ve yıldırım hızıyla Kâzım Karabekir Paşa dahil, Ali Fuat Paşa, Rauf Orbay ve Atatürk’ün en yakın arkadaşları dahil, bunlar muhalefete giriştiler diye muhalefetin hepsi suikast ile ilgilidir diye hepsini tutuklanıp, Izmir’de hapse tıkılıyor. Bu işleri tamamladıktan sonra Sarı Efe Edip sözüm ona suçlu gibi kendini gösteriyor.
Mahkeme heyeti incelemesini bitirdikten sonra karar olarak “idam” diyor. Sarı efe Edip daha fazla konuşmasın diye isimleri verdikten sonra acele ile idam ediliyor. Adam idama götürülürken ciyak ciyak bağırıyor. Tarih onun bağırtısını niye yazmıyor?.
Diyor ki:
“Beni Mustafa Kemal’e götürün siz ne yapıyorsunuz? Beni bunun için mi çalıştırdınız?.
Bağırta bağırta adamı götürüp astılar ki ileride bu işlerle ilgili konuşmasın diye…
Izmir suikastının hikâyesi budur. Sonra da her şey planlandığı gibi giderken silahlanmış bir grup subayın müdahalesi sayesinde paşaları asamadılar. Onu da çok iyi biliyoruz. Mustafa Kemal Paşa, Çeşme’ye çekiliyor. Fahrettin Altay vasıtasıyla mütemadiyen haberleşiyor. Bir an evvel paşaları da temizlemek istiyor fakat mahkeme bir türlü karar veremiyor. Bunun üzerine silahlı subaylar var çekin bu subayları diyorlar.
Orduya emir veriliyor “Tatbikat yapılacaktır. Çeşme’ye gelin” ordu, askerler Çeşme’ye çekiliyor.” Fakat büyük bir subay grubu bu tatbikata gitmiyor. Orduya isyan ediyorlar. Bu subaylar şu karara varıyor;
“ Eğer paşalara idam hükmü çıkarsa, içinde Kılıç Ali’nin de bulunduğu mahkeme heyetini öldürecekler. Sonra da idam ile yargılanan Istiklâl Savaşının kahraman paşalarını dışarı çıkaracaklar ve sisteme isyanı başlatacaklar.”
Rauf Orbay o sırada memleket dışında olduğu için 10 yıla mahkûm ettiler. Düşününadamın hiçbir kabahati yokken 10 yıllık bir ceza. Bilmem anlatabiliyor muyum?”[26]
*
***Istiklal Mahkemelerinin zulmüne dair [b]4 misal***[/b]
[Resim: elazig-istiklal-mahkemesi-yazarlar-kemal....jpg?w=593]
Istiklal Mahkemesi’nde yargılanan gazeteciler
***
Misal 1:
Gazeteci Zekeriya Sertel, o günlerde yaşadığı kabusu anlatıyor:
“Memlekette bir terör havası esiyordu. Biz ne rejime düşmandık, ne de doğrudan doğruya günlük politikayla uğraşıyorduk. Onun için bu fırtınanın bize kadar geleceğini sanmıyorduk. Işimize devam ediyorduk.
Fakat bir gün akşam üzeri eşimle birlikte beş yaşındaki yavrumuzu alarak Gülhane Parkı’na gitmiştik. Bir ağaç altında yavrumuzu seyrederek konuşmaya dalmıştık. Birden karşımıza bir polis dikildi ve beni Polis Müdürlüğünden istediklerini bildirdi. Bu davetin önemini o anda anlamadım.
— Peki, dedim, çocuğu eve bırakalım, gelirim.
Polis güldü :
— Öyle değil efendim, dedi. Şimdi beraber gitmemiz lâzım.
O vakit anladım. Terör bana kadar ulaşmıştı. Karımı ve çocuğumu parkta bırakarak polisle birlikte müdürlüğe gittim. Beni derhal, bir odaya aldılar. Kapıyı kapadılar. Hiç birşey sormadılar, hiç bir şey de söylemediler. Niçin tutulmuştum, ne olacaktım, hiç bir şey bilmiyordum.”[27]
***
Misal 2:
Samet Ağaoğlu ise “Babamın Arkadaşları” adlı kitabında şunları yazıyor:
“Sanık yerinde Doğu vilayetlerinde bir ilçenin telgraf memuru var. Suç delili isyan sahnesindeki bir arkadaşına çektiği şu telgraf:
‘Din uğrunda büyük şehit Hazreti Hamza’nın yanına gitmeğe hazırım!’
Babamın arkadaşı [Ali Çetinkaya] gözlüklerini burnunun ucuna kadar indirdi. Dudaklarının arasından ıslık gibi çıkan sesi, gözlerinin saklayan bir kamçının ışığı sayılabilecek bakışlarıyla birleşti:
Demek Hazreti Hamza’nın yanına gitmeğe hazırsın! Peki, yarın sabah orada olacaksın!”[28]
***
Misal 3:
Şark Istiklâl Mahkemesi’ndeki zulmü hatıratında anlatan Van eski milletvekili merhum Ibrahim Arvas’ın şu sözlerine de yer verelim istiyoruz:
Müddeiumuminin (Savcının) birkaç cümle ile şarklılar aleyhindeki zulmü ile kin ve adavetini (düşmanlığını) gösterir misaller arz edeyim:
“Ne kadar baba-oğul mahkum varsa, evvela babanın gözü önünde oğlunu astırır, sonra babayı asardı. Bu hususta babanın feryat ve figanları zerre kadar katı kalbine tesir etmezdi. Şark Istiklâl Mahkemesi reis ve azalarının hepsi belalarını buldular. Ve her biri ayrı bir dert ve ıstıraba müptela oldu.”[29]
***
Misal 4:
Istiklal Mahkemelerinin zulmü yazmakla bitmez…
Seyit Rıza’yı nasıl astık?
Çağlayangil anlatıyor:
“Fındık Hafız’ın idamı bitti. Seyit Rıza’yı meydana çıkardık. Etrafta kimse yoktu. Ama Seyit Rıza meydan insan doluymuş gibi sessizliğe ve boşluğa doğru bağırdı:
– Evlad-ı Kerbelayık. Bi hatayık. Ayıptır. Zulümdür. Cinayettir, dedi.
Benim tüylerim diken diken oldu. Bu yaşlı adam rap rap yürüdü. Çingene­yi itti. Ipi boynuna geçirdi. Sandalyeye ayağı ile tekme vurdu ve kendini astı. Gömüleceği yer türbe olmasın diye cenazesi de yakıldı.”[30]
*
***Son olarak Kemal Tahir’in “Kurt Kanunu” romanından bir Ittihatçının itirafı***
[Resim: kemal-tahir-kurt-kanunu-atatc3bcrk.jpg?w=593]
***
Kemal Tahir’in Istiklal Mahkemesi değerlendirmesinde, roman kahramanı eski bir ittihatçı yöneticinin ağzından şu sözler dökülür:
“Bizim ömrümüz, bütün suçlarımızı muhaliflerimize yüklemekle geçmiştir. Büyük politika sandık bunu… Yatkınmışız, alıştık. Daha beteri, en suçlularımıza, en utanmazlarımıza uyarak, doğru söyleyenlere, hiç bir suçu olmayanlara diş biledik yıllarca… Giderek muhaliflerimizle aramızdaki ilintileri hırsızlarımız, alçaklarımız, manyaklarımız belirleyip denetler hale geldi. Bu heriflerin ne kadar rezil, ne kadar işe yaramaz olduklarını… Ne demek işe yaramaz!
Tersine, kancıklıklarını… Aptallıklarını… Çalıp çırptıklarını bile bile, muhaliflerimizi en alçak iftiralarla karalamalarını beğeniyorduk, sırtlarını sıvazlayarak kışkırtıyorduk, mükâfat olarak da çalmalarına, namussuzluklarına göz yumuyorduk. Istiklâl Mahkemelerinin, çoğunlukla, bizim ikinci takım döküntülerinden kurulması rastlantı değildir, böyle işlere yatkınlığımız, sınavlara vurulmuş, ölçüp biçildikten sonra iyi değerlendirilmiştir. Biz her çeşit savunuyu suç saymışızdır. Bu yol, muhaliflerini gerçek suça itelemek yoludur. Varılmak istenen yer de, muhalifsiz hükümet etmek…
Çok düşündüm, muhalefetsiz hükümet etmek isteği, Devleti alet ederek, hiçbir ceza korkusu duymadan bol bol suç işleme zevkinden geliyor. Ceza görmemek güvenini sağlayıp keyfince en namussuz suçları işleyeceksin…
Işte insanoğlunun düşebileceği en sefil çirkef çukuru… Bir kez bu yokuştan teker meker kaymaya başladınmı, olduğundan yüz kat, bin kat kıyıcı kesilirsin.
Canavarlaşırsın.
Her an alçaklık etmekten artık kendini çekemezsin! Önüne çıkanları, bir korkulu rüyada, karakoncolostan kurtulmana biricik engel görürsün. Ezmeden geçemeyeceğine inanırsın.
Kızarsın. Kızmaktan da öte bi şeydir bu… Kızmak insancıl bir duygudur. Oysa artık sen insanlıktan çıkmışdırsın!
Bir toplum düşün ki, orda adam öldürmeye, hem de, çoğu, suçsuz adam öldürmeye SIYASET deniyor.”[31]
 
**********
 
KAYNAKLAR:
 
[1] Ergün Aybars, Istiklal Mahkemeleri, (cild 1-2), Ileri Kitabevi, Izmir 1995, sayfa 204.
[2] Ergün Aybars, Istiklal Mahkemeleri, (cild 1-2), Ileri Kitabevi, Izmir 1995, sayfa 156.
[3] Ahmet Turan Alkan, Istiklal Mahkemeleri, Ağaç Yayıncılık, Istanbul 1993, sayfa 35-49. (Bazı Istiklal Mahkemelerinin kararlarını gösteren liste de bu kitaptan alıntılanmıştır.)
[4] TBMM Zabıt Ceridesi cild 7, sayfa 215, 216.
[5] Türkiye Tarihi, cild 4, Çağdaş Türkiye 1908-1980, Cem Yayınevi, Istanbul 1989, sayfa 102. Bu eser Prof. Dr. Sina Akşin’in Yayın Yönetmenliğinde; Prof. Dr. Mete Tunçay, Prof. Dr. Cemil Koçak, Prof. Dr. Hikmet Özdemir, Prof. Dr. Korkut Boratav, Selahattin Hilav, Murat Katoğlu ve Prof. Dr. Ayla Ödekan’dan müteşekkil bir ekip tarafından hazırlanmıştır.
[6] Hıfzı Topuz, Türk Basın Tarihi, Remzi Kitab evi, Istanbul 2003, sayfa 154.
[7] Nurettin Güz, Türkiye’de Basın – Iktidar Ilişkileri (1920 -1927), ikinci basım, Turhan Kitabevi, Ankara 2008, sayfa 255.
Ayrıca bakınız; Hakimiyet-i Milliye Gazetesi, 14 Eylül, 1925.
[8] T.B.M.M. Arsivi, T – 12, Dosya 96.
Ayrıca bakınız; Ergün Aybars, Istiklal Mahkemeleri, (cild 1-2), Ileri Kitabevi, Izmir 1995, sayfa 333.
[9] Mete Tunçay, Istiklal Mahkemeleri, M. Belge (Dü.) içinde, Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, cild 4, Iletişim Yayınları, Istanbul 1983, sayfa 144, 145.
[10] Rahmi Erdem, Davam, Timaş Yay., Istanbul 1993, sayfa 316.
[11] Istiklal Mahkemeleri’nde yargılananlar hakkında birkaç konu;
Izmir Suikasti ve Kazım Karabekir Paşanın Istiklal Mahkemesi’ndeki sorgusu:
http://belgelerlegercektarih.wordpress.c...i-sorgusu/
***
M. Kemal Atatürk’ün Yasakladığı, Kapattığı Gazeteler, Basın Sansürü:
http://belgelerlegercektarih.wordpress.c...n-sansuru/
***
Şeyh Said Ingiliz ajanı mıydı? Musul’u niçin kaybettik? Şeyh Said Isyanı Gerçeği:
http://belgelerlegercektarih.wordpress.c...i-gercegi/
***
M. Kemal Atatürk’ün Şapka Zulmü ve Istiklal Mahkemesi’nde asılan alimler, hocalar
http://belgelerlegercektarih.wordpress.c...r-hocalar/
[12] Kadir Mısıroğlu, Geçmişi ve Geleceği Ile Hilafet, [Ilk Baskı 1993], Sebil Yayınevi, genişletilmiş dördüncü basım, Istanbul 2010, sayfa 442, 443 / 456.
[13] Ekrem Cemil Paşa, Muhtasar Hayatım, Beybun Yayınları, Ankara 1992.
[14] Cellat Kara Ali’nin hatıraları, Son Posta Gazetesi, 3 Mart 1931.
[15] Hüseyin Demirel, Deccaliyet ve Kemalizm, Ittihat Yay., Istanbul 1993, sayfa 187.
[16] Ergün Aybars, Istiklal Mahkemeleri, (cild 1-2), Ileri Kitabevi, Izmir 1995, sayfa 108.
[17] Cemal Kutay Külliyatından Seçmeler: Yazılmamış Tarihimiz, Milliyet Gazetecilik, cild 1, Istanbul 2002, sayfa 273 – 279.
Münakaşanın Meclis tutanakları için bakınız;
TBMM Zabıt Ceridesi, Içtima 56, cild 20, 17.6.1338, sayfa 448 ve devamı.
[18] Azmi N. Erman, Izmir Suikasti ve Istiklal Mahkemeleri, Temel Yayınları, Istanbul 1971, sayfa 112. (Buradaki Şükrü Bey; Izmir Milletvekilidir. Trabzon Milletvekili Ali Şükrü Bey ile karıştırılmamalıdır.)
[19] Mete Tunçay, Türkiye Cumhuriyetinde Tek Parti Yönetiminin Kurulması 1923-1931, Yurt Yayınları, Ankara 1981, sayfa 170.
[20] Şeyh Sait Isyanı ve Şark Istiklal Mahkemesi, Ahmet Süreyya Örgeevren, Dünya Gazetesi, 24-26 Mayıs 1957.
[21] Azmi N. Erman, Izmir Suikasti ve Istiklal Mahkemeleri, Temel Yayınları, Istanbul 1971, sayfa 147, 148.
[22] Ikinci devre Zabıt Ceridesi, cild 8, sayfa 871, 1156, 1260.
[23] Ergün Aybars, Istiklal Mahkemeleri, (cild 1-2), Ileri Kitabevi, Izmir 1995, sayfa 164.
[24] Ankara Istiklal Mahkemeleri Zabıtları (1926), (Hazırlayan: Ahmed Nedim), Işaret Yayınları, Istanbul 1993, sayfa 109 – 115.
[25] Ziya Göğmen, Kurmay Albay Halit Beğ Akmansü, cild 2, Halk B., Istanbul 1956, sayfa 310.
[26] Prof. Dr. Faruk Özerengin’le Röportaj’dan, Teklif Dergisi, Sayı 6, 1987.
[27] Zekeriya Sertel, Hatırladıklarım 1905-1950, Gözlem Yayınları, Istanbul 1977, sayfa 137 – 159 aralığını okumanızı tavsiye ederiz.
[28] Samet Ağaoğlu, Babamın Arkadaşları, Baha Matbaası, Istanbul 1969, sayfa 97.
[29] Ibrahim Arvas, Tarihi Hakikatler, Ankara 1964, sayfa 37-39.
[30] Mehmet Ali Brand, Apo ve PKK, Milliyet Yayınları, Istanbul 1992, sayfa 56 – 60.
[31] Kemal Tahir, Kurt Kanunu, Tekin Yayınları, Istanbul 1982, sayfa 190, 191.
 
**********
 
Kadir Çandarlıoğlu
 
**********
 
Alıntılarda şu şekilde kaynak belirtiniz:
http://www.belgelerlegercektarih.com
*
Güzeli güzel yapan edeptir
Edep ise güzeli sevmeye sebeptir
Bul
Cevapla


HASIR ALTI EDİLEN GERÇEKLER SAYFA 3 Konusu Araçları
Direk Link
HTML Link
BBCode Link
Paylaş