Hz Nuh ve Tufan Hikayesi
Hz. Adem ve Hz. İdris’ten sonra bu iki peygamberin torunları çoğalmış çeşitli şehirler kurmuşlardı.
Ancak insanlar Hz. Adem’in ve Hz. İdris’in emrettiği yaşam tarzını bir kenara bırakmış, kendilerine çeşitli nimetler veren Allah’ı unutmuşlardı.
Şeytan insanları kandırmak değişik ve süslü yollar aramaya devam ediyordu. İnsanların bir kısmı yıldızlara tapmaya başlamış, bir kısmı da içlerinden çok değer verdikleri insanların putlarını yaparak onlara ibadet etmeye başlamışlardı.
Yüce Allah, doğru yoldan uzaklaşan insanlara kendini hatırlatmak ve emirlerini iletmek üzere Hz. Nuh’u peygamber olarak görevlendirdi. Hz. Nuh insanlara şöyle dedi:
– “Ey toplumum, Allah’a kulluk edin, sizin için O’ndan başka ilah yoktur. Şüphesiz ben sizin için büyük bir günün azabından korkuyorum.” dedi.
Hz. Nuh bunu söyleyince etrafındakiler:
– Sen doğru yoldan sapmışsın, dediler.
Hz Nuh’du Allah’ın hoşnut olmadığı şeyleri yapanlar için gönderilmiş bir peygamber olduğunu söyledi.
Hz. Nuh toplumuna usanmadan sıkılmadan doğruları, güzellikleri anlatıyor. Zayıf insanların haklarını savunuyor ve onları tek olan Allah’a ibadete çağırıyordu.
Toplumunun zenginleri her defasında anlattıklarını alaya alıyor ve onun dinlenmesini engelliyorlardı.
– Allah insanları doğru yola iletmek için senin gibi fakir birini mi gönderdi, diyerek Hz. Nuh ile alay ediyorlardı.
Hz. Nuh yılmadan, bıkmadan, tekrar tekrar Allah’ın varlığını ve birliğini, putlara ibadet etmeyi bırakıp Allah’a ibadet etmeleri gerektiğini anlatıyordu. Toplumunda Hz. Nuh’a bir kaç fakir insandan başkası inanmamıştı. Bir gün zenginlar gelerek;
– Yanındaki fakirleri kovar ve onları dışlarsa O’na iman edeceklerini söylediler.
Hz. Nuh, temiz kalpli bu insanları asla yanından kovmayacagını belirterek bu isteklerini geri çevirdi.
Hz. Nuh uzun yıllar toplumuna doğruyu ve güzellikleri anlatmaya devam etti. Sonunda toplumu söylediklerinden vazgeçmezse onu taşlayacaklarını söyleyerek tehdit ettiler. Hz. Nuh ne söylerse söylesin toplumu ona inanmıyor ve hakaretler savuruyordu.
Hz. Nuh çaresiz kaldığını hissediyordu. Yüce Allah’a ellerini açarak şöyle dua etti:
” Ey Rabbim! Toplumum beni yalancılıkla suçladı. Onlarla benim aramda sen hüküm ver. Beni ve beraberimdeki mü’minleri kurtar ya Rabbi.”
Yüce Allah onun bu duasına şöyle karşılık verdi:
– ” Artık senin toplumundan şimdiye kadar iman etmişlerden başkası sana inanmayacaktır. Onun için yaptıkları şeyler için üzülme. Benim sana emrettiğim şekilde bir gemi inşa et. Zulüm yapanlar hakkında bana bir şey söyleme. Onlar suda boğulacaklardır.”
Bu emirden sonra Hz. Nuh’un toplumu için ceza kesinleşmişti. Hz. Nuh çalışmaya başladı. Uzun ve yorucu bir çalışma, ona inananlarda yardım ediyorlardı. Hz. Nuh’a inanmayanlar bu yoğun çalışmayı görüyor onunla alay etmeye devam ediyorlardı.
Denizin olmadığı bu yerde böyle bir gemi inşa etmek akıllı bir insanın işi değildi. Hz Nuh gelecek azabı onlara haber veriyor fakat şimdiye kadar inanmayanlar şimdi de inanmamakta ısrar ediyorlardı. Hz. Nuh’a:
– “Söz ettiğin asabı bir an önce getir de beklemeyelim.” diyorlardı.
Geminin inşaası bitmişti. Hz Nuh, Allah’tan almış olduğu emir gereğince, kendine inananları ve tüm canlılardan bir erkek ve bir dişiyi gemiye yerleştirdi. Yetecek kadar sebze, meyve ve tahıl ürünlerinden aldı. Bitki tohumlarını da yanına almayı unutmadı. Ailesini gemiye yerleştirdi. Ancak kendisine iman etmeyen hanımı ve oğlu gemiye binmeyi kabul etmedi. Hanımı da bu geminin anlamsız olduğunu düşünüyordu. Hz. Nuh ve beraberindekiler gemide beklemeye başladılar. Heryer sessizdi. Fırtına öncesi sessizlik hakimdi yeryüzüne.
Birden bir rüzgar çıktı ve rüzgar şiddetlenerek fırtınaya dönüştü. bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyordu. Yerden sular fışkırıyordu. Her tarafı sel almıştı. Sular kabarıyor, insanlar sağa sola kaçışıyordu. Hz Nuh olanı biteni gemiden seyrediyordu. Bu sırada gemiye binmeyi kabul etmeyen oğlunu gördü. Oğluna gemiye binmesi için son bir çağrıda bulundu. Oğlu dağlara çıkarak kurtulacağını söyledi. Ancak azgın dalgalar onuda alıp yuttu. Tufan tüm canlıları içine alarak yutmuştu. Yeryüzünde her yer suya teslim olmuştu. Tek bir kara parçası görünmüyordu.
Hz. Nuh, üzüntü içerisindeydi. Ne olurdu toplumu ve ailesi ona inansaydı. Gemide bulunup tufandan kurtulan Hz. Nuh’a inananlar Allah’a şükrediyor ve birbirlerini tebrik ediyorlardı. Tufan günlerce sürdü. Gemi suların üzerinde emniyetli bir şekilde yüzüyordu. Yüce Allah, yeryüzüne suyu yut, gökyüzüne suyunu tut diye emir verdi.
Yağan yağmurlar durmuş, sular çekilmeye başlamıştı. Gemi Cudi dağının tepesine oturmuş ve gemideki yolcular için yolculuk sona ermişti. Gemideki tüm canlılar gemiden inerek yeryüzüne dağıldılar. Ekip biçmeye ve özgürce yaşamaya başladılar. Büyük tufandan sonra yeryüzünde yeniden hayat başladı.
Hz. Adem ve Hz. İdris’ten sonra bu iki peygamberin torunları çoğalmış çeşitli şehirler kurmuşlardı.
Ancak insanlar Hz. Adem’in ve Hz. İdris’in emrettiği yaşam tarzını bir kenara bırakmış, kendilerine çeşitli nimetler veren Allah’ı unutmuşlardı.
Şeytan insanları kandırmak değişik ve süslü yollar aramaya devam ediyordu. İnsanların bir kısmı yıldızlara tapmaya başlamış, bir kısmı da içlerinden çok değer verdikleri insanların putlarını yaparak onlara ibadet etmeye başlamışlardı.
Yüce Allah, doğru yoldan uzaklaşan insanlara kendini hatırlatmak ve emirlerini iletmek üzere Hz. Nuh’u peygamber olarak görevlendirdi. Hz. Nuh insanlara şöyle dedi:
– “Ey toplumum, Allah’a kulluk edin, sizin için O’ndan başka ilah yoktur. Şüphesiz ben sizin için büyük bir günün azabından korkuyorum.” dedi.
Hz. Nuh bunu söyleyince etrafındakiler:
– Sen doğru yoldan sapmışsın, dediler.
Hz Nuh’du Allah’ın hoşnut olmadığı şeyleri yapanlar için gönderilmiş bir peygamber olduğunu söyledi.
Hz. Nuh toplumuna usanmadan sıkılmadan doğruları, güzellikleri anlatıyor. Zayıf insanların haklarını savunuyor ve onları tek olan Allah’a ibadete çağırıyordu.
Toplumunun zenginleri her defasında anlattıklarını alaya alıyor ve onun dinlenmesini engelliyorlardı.
– Allah insanları doğru yola iletmek için senin gibi fakir birini mi gönderdi, diyerek Hz. Nuh ile alay ediyorlardı.
Hz. Nuh yılmadan, bıkmadan, tekrar tekrar Allah’ın varlığını ve birliğini, putlara ibadet etmeyi bırakıp Allah’a ibadet etmeleri gerektiğini anlatıyordu. Toplumunda Hz. Nuh’a bir kaç fakir insandan başkası inanmamıştı. Bir gün zenginlar gelerek;
– Yanındaki fakirleri kovar ve onları dışlarsa O’na iman edeceklerini söylediler.
Hz. Nuh, temiz kalpli bu insanları asla yanından kovmayacagını belirterek bu isteklerini geri çevirdi.
Hz. Nuh uzun yıllar toplumuna doğruyu ve güzellikleri anlatmaya devam etti. Sonunda toplumu söylediklerinden vazgeçmezse onu taşlayacaklarını söyleyerek tehdit ettiler. Hz. Nuh ne söylerse söylesin toplumu ona inanmıyor ve hakaretler savuruyordu.
Hz. Nuh çaresiz kaldığını hissediyordu. Yüce Allah’a ellerini açarak şöyle dua etti:
” Ey Rabbim! Toplumum beni yalancılıkla suçladı. Onlarla benim aramda sen hüküm ver. Beni ve beraberimdeki mü’minleri kurtar ya Rabbi.”
Yüce Allah onun bu duasına şöyle karşılık verdi:
– ” Artık senin toplumundan şimdiye kadar iman etmişlerden başkası sana inanmayacaktır. Onun için yaptıkları şeyler için üzülme. Benim sana emrettiğim şekilde bir gemi inşa et. Zulüm yapanlar hakkında bana bir şey söyleme. Onlar suda boğulacaklardır.”
Bu emirden sonra Hz. Nuh’un toplumu için ceza kesinleşmişti. Hz. Nuh çalışmaya başladı. Uzun ve yorucu bir çalışma, ona inananlarda yardım ediyorlardı. Hz. Nuh’a inanmayanlar bu yoğun çalışmayı görüyor onunla alay etmeye devam ediyorlardı.
Denizin olmadığı bu yerde böyle bir gemi inşa etmek akıllı bir insanın işi değildi. Hz Nuh gelecek azabı onlara haber veriyor fakat şimdiye kadar inanmayanlar şimdi de inanmamakta ısrar ediyorlardı. Hz. Nuh’a:
– “Söz ettiğin asabı bir an önce getir de beklemeyelim.” diyorlardı.
Geminin inşaası bitmişti. Hz Nuh, Allah’tan almış olduğu emir gereğince, kendine inananları ve tüm canlılardan bir erkek ve bir dişiyi gemiye yerleştirdi. Yetecek kadar sebze, meyve ve tahıl ürünlerinden aldı. Bitki tohumlarını da yanına almayı unutmadı. Ailesini gemiye yerleştirdi. Ancak kendisine iman etmeyen hanımı ve oğlu gemiye binmeyi kabul etmedi. Hanımı da bu geminin anlamsız olduğunu düşünüyordu. Hz. Nuh ve beraberindekiler gemide beklemeye başladılar. Heryer sessizdi. Fırtına öncesi sessizlik hakimdi yeryüzüne.
Birden bir rüzgar çıktı ve rüzgar şiddetlenerek fırtınaya dönüştü. bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyordu. Yerden sular fışkırıyordu. Her tarafı sel almıştı. Sular kabarıyor, insanlar sağa sola kaçışıyordu. Hz Nuh olanı biteni gemiden seyrediyordu. Bu sırada gemiye binmeyi kabul etmeyen oğlunu gördü. Oğluna gemiye binmesi için son bir çağrıda bulundu. Oğlu dağlara çıkarak kurtulacağını söyledi. Ancak azgın dalgalar onuda alıp yuttu. Tufan tüm canlıları içine alarak yutmuştu. Yeryüzünde her yer suya teslim olmuştu. Tek bir kara parçası görünmüyordu.
Hz. Nuh, üzüntü içerisindeydi. Ne olurdu toplumu ve ailesi ona inansaydı. Gemide bulunup tufandan kurtulan Hz. Nuh’a inananlar Allah’a şükrediyor ve birbirlerini tebrik ediyorlardı. Tufan günlerce sürdü. Gemi suların üzerinde emniyetli bir şekilde yüzüyordu. Yüce Allah, yeryüzüne suyu yut, gökyüzüne suyunu tut diye emir verdi.
Yağan yağmurlar durmuş, sular çekilmeye başlamıştı. Gemi Cudi dağının tepesine oturmuş ve gemideki yolcular için yolculuk sona ermişti. Gemideki tüm canlılar gemiden inerek yeryüzüne dağıldılar. Ekip biçmeye ve özgürce yaşamaya başladılar. Büyük tufandan sonra yeryüzünde yeniden hayat başladı.
SeN BeniM YaqmurLarımda YürüyemezSin..ıSLanırSın...